Manhattan, Woody Allen

Paylaşmak güzeldir

Manhattan (1979)

Manhattan filmi muhteşem açılış sahnelerinden birine sahip.  Ünlü görüntü yönetmeni Gordon Willis’in siyah beyaz Manhattan manzaralarını, jenerikte Gershwin’in muhteşem “Rhapsody in Blue”su ve Woody Allen’ın sesi eşliğinde izliyoruz. Allen yazar Isaac olarak konuşuyor: “Birinci Bölüm. New York’a hayrandı. Onun için çağdaş kültürün yozlaşmasına dair bir metafordu New York. Bu kadar çok insanın kolaya kaçmasına neden olan bireysel bütünlük eksikliği, hayallerinin şehrini hızlıca şeye çevirdi… Yok, hayır, böyle çok vaaz verir gibi olacak, yani, diyorum ki, biliyorsunuz işte, dürüst olmam gerekirse, şunun şurasında birkaç kitabım satılsın istiyorum. Birinci Bölüm. Tıpkı sevdiği bu şehir gibi güçlü ve romantikti. Siyah çerçeveli gözlüğünün arkasında bir orman kedisinin cinsel gücü saklıydı…”

Woody Allen bir söyleşisinde şöyle diyor:

“Yazmayan insanların anlamadığı şey şu: sizin yazdığınız cümleyi düşünerek bilinçli bir şekilde yazdığınızı zannediyorlar –oysa durum hiç de böyle değil. Cümleler bilinçdışınızdan geliyor. Komedyenin ağzından çıktığında, seyirci için olduğu kadar benim için de şaşırtıcı oluyor. Bir espriyi önce düşünüp sonra yapmıyorum. Öylece ağzımdan çıkıveriyor ve sonra yaptığım esprinin farkına varıyorum. Ve bu espriye ben de gülüyorum, çünkü aslında yaptığımda ben de onu ilk kez işitmiş oluyorum.”

Sizce mizahçılar dünyaya biraz farklı mı bakıyorlar?

WOODY ALLEN

Evet. Bence mizahi bir bakış açınız varsa, neredeyse olan her şeyi bir mizah süzgecinden geçiriyorsunuz. Ama bu sorunlarla ancak kısa vadeli bir başa çıkma yöntemi, uzun vadede hiçbir faydası olmuyor, sürekli yenilemeniz gerekiyor. Bu yüzden sadece “sürekli” komik olabilenler gündemde kalıyor. Acınızı dindirebilmek için sürekli ilaç almaya benziyor.

Çok kendine özgü bir durum değil mi?

 

WOODY ALLEN

Hayatla başa çıkabilmenin yollarından biri. İnsanlar komik olmanın çok zor bir şey olduğunu sanıyorlar, oysa sadece ilginç bir şey. Komik olabiliyorsanız, bu hiç de zor bir şey değil. İyi resim yapan birisine, “Aman Tanrım, elimde bütün gün kâğıt kalemle oturuyorum ama o atı çizemiyorum. Ben yapamıyorum, ama sen harika yapıyor. Çok güzel çiziyorsun.” desem. Bu kişi ne hissedecek? “Bu ne ki, ben bunu dört yaşımdan beri yapıyorum.” Komedi ve mizahta böyle bir şey işte. Yapabiliyorsanız bunun sizin için hiçbir zorluğu yok…

….

 

öylece yapıyorsunuz. Sonunda ortaya çıkan ürünün size önemsiz geldiğini söylemiyorum. Ama sürecin basit geldiğini söylüyorum. Sahiden kendiliğinden komik olabilen insanlar var kuşkusuz, bazıları da değil. Doğanın bir tuhaflığı bu.

Peki sizi mizaha yönelten şey neydi?

WOODY ALLEN

Gençken komedyenleri ve mizahı hep sevmişimdir. Ama daha ciddi okumaya başladığımda, daha ciddi yazarlardan hoşlanmaya başladım. Böylece mizah daha az ilgimi çekmeye başladı, gerçi mizah yazabileceğimi düşünüyordum.  Bugünlerde komedi çok ilgimi çekmiyor. En beğendiğim 15 filmi sayacak olsam, muhtemelen aralarında hiç komedi olmaz. Harika olduğunu düşündüğüm bazı komik filmler yok değil ama. Şehir Işıkları’nı ve Charlie Chalplin’i çok seviyorum. Bazı Buster Keaton filmleri ya da Marx kardeşlerin bazı filmlerini beğeniyorum. Ama bunlar farklı türde komediler —filmdeki komedyenlerin komedisi, sanki komedyenlerin çalışmasının bir kaydı gibiler. Filmler zayıf veya aptalca olabilir, ama o komedyenler birer deha. Ama ben kesinlikle zor bir izleyici değilim, kolay gülerim.

Paylaşmak güzeldir

3 thoughts on “Manhattan, Woody Allen”

Leave a Comment