Caz caz caz
Cazın kültürel emperyalizmin bir sömürü nesnesine dönüşmesiyle, kendisini ifade edemeksizin yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelen Siyah estetik, çözümü varoluş koşullarını da belirleyecek olan Bebop’da bulur. 40’larda bir Kara milliyetçilik furyası içinde açığa çıkan Bebop’da. Kedi torbadan fırlamıştır. “Öyle bir şey yaratacağız ki çalamadıkları için çalamayacaklar!!!, araklayamayacaklar.” Araklanması, tartaklanması güç, zengin ritimlerle süslü, kasıtlı bir ahenksizlik içeren, karmaşık ve deneysel doğaçlamalardan oluşan Bebop, öylesine yeni, öylesine şaşılası bir uyum evrenini dile getirir ki şapkamızı çıkarmadan geçemeyeceğiz.
Siyah estetik
40’lı yıllara değin Karalara ait bir estetik anlayışın yokluğundan dem vurmak elbette güç. Caz var Siyah estetiğin özünde: 30’larda Beyaz toplumsal organizasyonlarca Amerikalılara mal edilen, ama popülerleşip resmi kültür tarafından küçümsenen, Afro-Amerikan sanatın en özgün biçimi Caz.
1920 yılındayız. Amerika’da yeni, tuhaf bir çağ başlamaktadır. Dünyaların genişlemeye, kültürel değerlerin katılıklarını yitirmeye, kadın-erkek ilişkilerinin gün ışığına çekilmeye yüz tuttuğu bu günlerde, köleliğin kaldırılmasından sonra uzun yıllar öksüz çocuk muamelesi gören, kültürel açıdan yitik bir azınlık olarak tanımlanan Karalar için de bir ışık yanar. Erotizm, öfke, yakınma kokan caz, sıcaklığıyla, yalnızca Karalara ait bir müzik olmaktan çıkıp, Büyük Savaş’tan artakalan ve Yitik Kuşak olarak adlandırılan siyahlı-beyazlı gençliğin ortak dili olur. Bu günlerin dillerden düşmeyen bir şarkısında Bessie Smith şöyle diyecektir:
Evlenmek istemem ben, bağlanmak istemem
Bir kadeh rakım olsun, her şeyin üstesinden gelirim Uzun ve yapyalnız bir yol bu, ey Tanrı bir sonu olmalı
Ben dişli bir kadınım, bir sürü erkek elde edebilirim.
Cennetin bir de öbür yüzü vardır. Dünya döne dursun, bu kimilerine göre delice, kimilerine göre yenice yaşam biçemi de 29’daki ekonomik bunalımdan nasibini alır, ve tam ortasından çatlayıverir. Yitik Kuşak yerini gelecek kaygısı içinde iş peşinde koşturan, toplumsal, ahlaksal konulara ilgi duyan, çekingen, silik bir kuşağa bırakırken, kedi kızgın damdan gettho’lara doğru yol alır: Rengi de iyisinden kara mı kara olmuştur yeniden. Bu günlerde meydan bağnazlarındır. Aşkmış, meşkmiş dile bile gelemez hiçbiri. Yasaklar dönemi başlamıştır. Karalara da umacı gözüyle bakılıyordur. Yasaklar neye yarar, yasaklananların tadını arttırmaktan başka: Aşk da, meşk de, Karalar da gizliden gizliye sürdüredururlar yaşamlarını loş ortamlarda.
Öyle bir ölsem ki bir daha ölmeyi hiç istemesem!