Kumdan Kaleler, bir Afrika Masalı

Paylaşmak güzeldir

Kumdan Kaleler

Kumdan Kaleler. Hiçbir şey hiçbir yerden başlamaz; son bulmaz da. Şu ünlü “Panta Rei”, `her şeyin aktığı’ deyişi gibi. Her şey sürekli bir akış, bir değişim içindedir. Ama değişmeyen bir şey var:  Değişkenliğin Sürekliliği.

Harlem,

The Black Gettho yazarı Kenneth Clark‘ın demesiyle burası –bu kilise, meyhane ve zenci yuvası– siyasal, kültürel, özellikle de ekonomik bir sömürge. Karalar içinse özel bir öneme sahip Harlem. Kara kültürün kendisini var etme savaşımında doldurulamaz bir yeri var. Öyküsü I. Dünya Savaşı sonrasında Kara halkın beyazlarla eşit haklar edinme, seslerini duyurabilme çabalarının kendilerini 1917’de Harlem Renaissance‘da açığa vurmalarıyla başlar. Geleceğin sömürgesi Siyah entelektüel yaşamın da merkezidir artık. Zaman akar. Parıltılı günler geride kalmıştır. Kirişleri çökmüş bu yapının Kara sanatın, Kara kültürün yozlaştırılmasına karşı durabilecek bir kültürel birikime sahip olmasıysa yegane mirasıdır. 

Takvimler 1940 yılını gösterdiğinde Harlem, dört-bir yandan kaçıp gelen ve bu izbenin küçük kulüplerini kendilerine sığınak seçen, arayış içindeki müzisyenlerle dolup taşar. Yeni bir doğumun ilk sancılarıdır bunlar. Kara sanatçılar –biz sanatçı dedik ama halk gözünde çalgıcılardır– özgürlüklerini ilan etme­leriyle Bebop ya da kısaca Bop denen yepyeni bir biçem ortaya çıkacaktır.

Müzik uzamında hayat bulan bir kültürü sahiplenen Karaların, sanatsal ve toplumsal nedenlerle kurumlaşmış düşünce­nin ya da kültürel (yani, ahlaksal, dinsel, toplumsal, estetik) biçimlerin dışında kalan farklılıkları yadsıyan, biz-merkezcil kafa yapılarına tepkiselliklerinin ürünüdür Bebop. Bu da onun müzik açısından bir devrim olarak anılmasına neden olur.

J.E. Berendt ise, The Jazz Book‘da Bebop’un aynı noktaya yönelik, birbirinden habersiz çırpınışların bir sonucu olduğundan açar. Ama Karalar, hiç de Platon‘un Devlet‘indeki gibi bir estetik idealin bulunması peşinde değillerdir. Belki de çoğu Platon‘dan bihaber olduğu için, ekonomik, toplumsal ve ruhsal baskılara başkaldırarak, bunlara direnerek kendilerini var ederler müziğin arenasında.            40’lı yıllara değin Karalara ait bir estetik anlayışın yokluğundan dem vurmak elbette güç. Caz var Siyah estetiğin özünde: 30’larda Beyaz toplumsal organizasyonlarca Amerikalılara mal edilen, ama popülerleşip resmi kültür tarafından küçümsenen, Afro-Amerikan sanatın en özgün biçimi Caz.

1920 yılındayız.

Amerika’da yeni, tuhaf bir çağ başlamaktadır. Dünyaların genişlemeye, kültürel değerlerin katılıklarını yitirmeye, kadın-erkek ilişkilerinin gün ışığına çekilmeye yüz tuttuğu bu gün­lerde, köleliğin kaldırılmasından sonra uzun yıllar öksüz çocuk muamelesi gören, kültürel açıdan yitik bir azınlık olarak tanım­lanan Karalar için de bir ışık yanar. Erotizm, öfke, yakınma kokan caz, sıcaklığıyla, yalnızca Karalara ait bir müzik olmaktan çıkıp, Büyük Savaş’tan artakalan ve Yitik Kuşak olarak adlandırı­lan siyahlı-beyazlı gençliğin ortak dili olur. Bu günlerin dil­lerden düşmeyen bir şarkısında Bessie Smith şöyle diyecektir:

            Evlenmek istemem ben, bağlanmak istemem

            Bir kadeh rakım olsun, her şeyin üstesinden gelirim  

           Uzun ve yapyalnız bir yol bu, ey Tanrı bir sonu olmalı

            Ben dişli bir kadınım, bir sürü erkek elde edebilirim.

Yitik Kuşak

Cennetin bir de öbür yüzü vardır. Dünya döne dursun, bu kimilerine göre delice, kimilerine göre yenice yaşam biçemi de 29’daki ekonomik bunalımdan nasibini alır, ve tam ortasından çatlayıverir. Yitik Kuşak yerini gelecek kaygısı içinde iş peşinde koşturan, toplumsal, ahlaksal konulara ilgi duyan, çekin­gen, silik bir kuşağa bırakırken, kedi kızgın damdan gettho’lara doğru yol alır: Rengi de iyisinden kara mı kara olmuştur yeniden.

Bu günlerde meydan bağnazlarındır. Aşkmış, meşkmiş dile bile gelemez hiçbiri. Yasaklar dönemi başlamıştır. Karalara da umacı gözüyle bakılıyordur. Yasaklar neye yarar, yasaklananların tadını arttırmaktan başka: Aşk da, meşk de, Karalar da gizliden gizliye sürdüredururlar yaşamlarını loş ortamlarda.

Swing Dönemi

Uzatmayalım, toplumsal yapı altından üstünden değişime uğramıştır. Bundan böyle gözde olan tutucu Beyaz çoğunluktur. Arzı, talebi belirlenmiş eğlence endüstrisi de Karaların cazını bu sefer beyaz giysilerle, farklı bir kişilikle Amerikan toplumu­na sunar. Swing Dönemi olarak bilinen bu yıllarda cazın, birkaç Siyah otantik grup dışında (Ellington, Bassie) sulandırılmış, ticari amaçlı bir tür dans-klüp müziğine dönüştüğünü görüyoruz.

Bebop

Cazın kültürel emperyalizmin bir sömürü nesnesine dönüşmesiyle, kendisini ifade edemeksizin yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelen Siyah estetik, çözümü varoluş koşullarını da belir­leyecek olan Bebop’da bulur: 40’larda bir Kara milliyetçilik furyası içinde açığa çıkan Bebop’da. Kedi torbadan fırlamıştır: “Öyle bir şey yaratacağız ki çalamadıkları için çalamayacaklar!!!, araklayamayacak­lar.”

Araklanması, tartaklanması güç, zengin ritimlerle süslü, kasıtlı bir ahenksizlik içeren, karmaşık ve deneysel doğaçlama­lardan oluşan Bebop, öylesine yeni, öylesine şaşılası bir uyum evrenini dile getirir ki şapkamızı çıkarmadan geçemeyeceğiz.

Beyaz efendi böyle düşünmüyor olsa gerek; Amerikan Müzisyen­ler Federasyonu kepenklerini indirir. Bebop dışarda kalmıştır. Plak kaydı yasaklanır, ta ki 1943 güzüne kadar.

Yasaklar…

— Kedi Kara, kedi çirkin, uğursuz Kedi–

Ama Kara olmalıdır, Kara kokmalıdır Bebop. İnanırlar ki “en doğru masal anlamadan korktuğumuzdur”; korkutmalıdır Bebop, anlaşılmaksızın.

Kendisi olana, özgün olana yol aladursun, toplumsal, siyasal giysilerinden arınık tüm çıplaklığıyla Bebop, müziğin tüm içsel kısıtlamalarına özgürlük adına, içtenlik adına başkaldırır. Kimileri bunu cazdan bir kopuş olarak niteleyecektir. Kimilerine göreyse tuhaf tavırlarından, uyuşturucularla olan haşır- neşirliğinden ötürü kapitalist yaşamın cüzzamlısıdır o.

Charlie Parker

Ama Bebop treni kalkmıştır, yakalayan yakalar. Rönesans‘ın estetik bireyciliğine benzer bir tutum gösteren Bebop’la Karalar sanatçı payesini edinirken, Kara sanat da ilk kez kendisini ifade edebileceği, kendi estetik kuramını geliştirebileceği bir yol bulmuş olur.

Kara estetiğin bu prima donna‘ları genç beyaz bir kuşağı da derinlemesine etkileyecektir. Beyaz Amerika’ya, Kara kültürün yok edilmesine tepkinin çocuğu olan Bebop’un nasıl olup da beyaz gençlere esin verdiğinin öyküsü ilginç mi ilginç.

Beat Kuşağı

Dile dola­dığımız kuşaksa Beatniklerden başkası değil. Yüzeyde görülen farklılıklara karşın, Karaların Bebop’uyla benzer bir itkiyi paylaşır Beyaz Beat. Ama biraz farkla. Varolan sisteme başkaldır­mak yerine, benimsemekte güçlük çektiği Amerikan yaşam biçimine sırt çevirir ve içe kapanık bir tavır geliştirir. Öte yandan, varoluşunun somut açmazında bebop’la özgürleşen kara kültür Beat yapıtlarında idealleştirilirken, beatnikler yeni bir mit yaratır­lar: “White Negro“. Beatnik kralı Jack Kerouac şöyle diyecektir:

Leylak rengi bir akşam bütün kaslarım ağrıyarak Denver’da zencilerin mahallesindeki 27. ve Welton caddelerinin ışıkları boyunca yürürken beyazların dünyasının bana sunduğu sevincin, canlılığın, heyecanın, karanlığın, müziğin ve gecenin yeterli olmadığını düşünerek zenci olmayı istedim“.

Algının Kapıları

İmdi, bebop yaşamından kısa bir kesit vermenin zamanıdır. Çokluk bir gece yaşamıdır bu. Bizim gece kuşları da yalnızca düşlere dalıp, yani boyuna sanrı üretip yeni uyum evrenleri peşinde koşu tuttukları vakit kendilerine gelirler. Bizde yok onlarda varmış: Huxley‘in bahsettiği sezginin sımsıkı kilitli kapılarındaki aralanmaları LSD, haşhiş, eroin ve pek kutsal peyote mantarına başvurarak yaparlar. Zaman göstergesinin kısın­tıya uğradığı, yürek sesinin devreye girdiği anlardır bunlar. Diyeceğimiz anlık şiirlerdir. Bitnikleri en çok çeken de bebop’un bu içten fışkıran coşkusallığıdır.

Jack Kerouac

Uyuşan zihnimizi açmak için bir şiir gelsin mi,

            I want to be considered a jazz poet,

            blowing a long blues in an afternoon jam

            session on Sunday. I take 242 choruses;

            my ideas vary and sometimes roll from

            chorus to chorus or from halfway through

            a chorus into the next.

                                                            Mexico City Blues –Jack Kerouac, 1959.

 

Bebop’un yürek sesine kulak verip çıkardığı iç gıcıklayıcı tiz ses beatniklerin öznel yaşantılara öncelik vererek, yaşadık­ları çelişki ve gerilimler içinde, nesnel başarılardan çok yaşamda bir anlam bulmaya (ya da evreni derinlemesine algılamaya) yönelik çabalarına renk katar. Özgürlük arayışları, gerek yapıt­larında, gerek yaşantılarında, içten geldiği gibi, anlık olarak ortaya çıkan Bebop’un yaratıcı gücünden olabildiğince etkilenir.

 

Ve kaçınılmaz son.

Bebop da Beat de sessizce sahneden çekilir.

———–

Bebop, Kara Bop, sertçe kınar cazın, kara kültürün beyazlaşmasını. Ama unutulmamalıdır ki onun bu sert tutumu, aslında farklılıkları yadsıyanlara, dışardakilere yaşam hakkı tanımayanlara yöneliktir. Herkesin dilediğince yaşamasını ister o. Zorda kaldı mı da diretir: Yaşam hakkı bir seçim sorunudur, özgürce seçilmelidir, yaşanmalıdır. Kapıysa herkese açıktır. Caz, bugün açık bir kapı olarak, eşiğinden ötelere geçmeyi isteyenlere yaşamı anlatmaya, yaşatmaya çabalıyorsa bunu Bebop’a borçludur büyük ölçüde.

Kapının eşiğinde bir uyumsuz: Beat. Ömrü uzun olmasa da bir soru işareti bırakmış ardında. Bir de ünlem, üç noktalı. Bir de… Kim bilir?

Ama Bebop’un, Beat’in kısa öyküleri yeterince anlatılamaz. Olsa olsa, süregelen, süreduran bir oyunun farklı yansılarıdır bunlar, kısa küçük oyuncuklar.

            Kumdan kaleler gibi. Özene bezene. Ya da değil. Çok sürmez, yiterler. Yaşamda da bundan öte bir şey yok derim ben kendi adıma. Yapın kumdan kalelerinizi ve bırakın eriyip gitsinler. Nasılsa arzulayacaksınız yeniden yapmayı. İşte harikulade olan da bu.

And so castles made of sand melt into the sea, eventually.                                                                                                       Jimi Hendrix.

 

 

 

Paylaşmak güzeldir

2 thoughts on “Kumdan Kaleler, bir Afrika Masalı”

  1. Sleep apnea is a very difficult thing to live with, both for the sufferer and for people living and sleep with him or her. If you fit into either of these categories, then you know just how frustrating it can be. Read through the tips found in this article to learn the best way to survive this problem!

    Try using a mouth guard that’s custom-fitted for you. These are made especially for those suffering from sleep apnea. If you don’t have CPAP, then this guard is an excellent alternative. Also, it’s a lot more comfortable wearing this mouth guard while sleeping. It really helps keep the airways clear and keeps the soft tissues of the throat stable.

    If you have sleep apnea, be sure to ask your doctor every five years if you should have a follow-up sleep study. As your weight and health change, your CPAP pressure may need to be adjusted. The most accurate way to reassess your needs is to have another sleep study with CPAP so the appropriate pressure can be determined.

    If you suffer from sleep apnea, it is vital to avoid consuming alcohol before bedtime. Alcohol acts as a sedative, therefore, it will naturally slow down your breathing. In addition, it will relax all the muscles in your body, including those in your throat that help to keep your airway open.

    Sleeping at a high altitude can worsen your sleep apnea because of the lower levels of oxygen. If you are going to a place located higher than what you are used to, take a CPAP machine with you. The best thing to do would be to completely avoid high altitude.

    To help diagnose your sleep apnea, your doctor may ask you to keep a sleep log. This log is where you’ll keep track of how much you sleep during the night, and other symptoms you may experience. Your partner can let you know if you snore too loudly, jerk your limbs, or stop breathing. Your doctor will then be able to tell if you suffer from sleep apnea.

    Sleep apnea does not go away on its own; patients need treatment. Some treatments work better for different people. If you lose weight you will help your sleep apnea, but this is not always the cause. CPAP machines are considered non-invasive, and many people use them successfully. Others prefer surgery to relieve their sleep apnea. Choose whichever method you think will work for you so you may begin to live a happy and comfortable life.

    If you have been diagnosed with sleep apnea, it is important to avoid drinking alcohol. Alcoholic beverages will relax the muscles in your throat, which makes it more likely that they will block your airway during your sleep. At the very least, avoid any alcoholic beverages in the evening before you get ready for bed.

    If simple changes in your lifestyle, such as regular sleep hours and losing weight, have not eliminated your sleep apnea episodes, it is time to consult with a sleep specialist. The specific causes of your sleep apnea can be evaluated, and an individual treatment plan can be designed for you.

    There are several things that can trigger sleep apnea and there are many treatments. Since you have read this article, you have increased your knowledge about dealing with your sleep apnea. Pass this knowledge on to others whose lives may be affected by this condition. A great night of sleep is still very possible for you.

    viagrasansordonnancefr.com

    Reply

Leave a Comment