NASRETTİN HOCA TORUNLARINI ARIYOR
Hikâye bu ya, esprilerin efendisi, hocaların hocası Nasrettin Hoca bir gün Akşehir’den çıkmış yola, Bolu’da vermiş mola.
Ama içmemiş, ne ayran ne kola. Soranlara, “acelem var a dostlar” demiş. “İstanbul’a gidiyorum. Kadıköy’e, torunlarımın yanına…”
Yıllardan 2016, aylardan Haziran olunca, ahali şaşırmış. “Aman hocam, bu devirde ne İstanbul’u, ne torunu” diye soracak olmuş.
Hoca hazırcevap. “ İstanbul’da sorun da var, torun da… Sorunlar sizin olsun, torunlar benim. Haydi, bana eyvallah.” demiş, koyulmuş yola.
Geride kalanlar düşünmüş taşınmışlar. “Hoca Nasrettin boş konuşmaz, vardır bir bildiği ama, nedir acaba” demişler.
Bilmeyenler bilenlere sormuş, meraklılar kitaplar arasında kaybolmuş. Kahvenin falına, gökyüzünün yıldızına ve dahi İnternete bakanlar olmuş.
Ve anlamışlar ki Hoca doğru söylemektedir. İstanbul’da, İstanbul’un Kadıköy’ünde, gerçekten de Nasrettin Hoca’nın torunları yaşamaktadır.
Çünkü Kadıköy’e “Kadıköy” denmesine neden olan Kadı’nın adı, Hızır Çelebi’dir ve kendisi bizzat Nasrettin Hoca’nın öz torunudur.
Nasrettin Hoca İstanbul’da
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethedince, şehrin ilk kadısı olarak, zekâsı ve çalışkanlığı, bilgisi ve tatlı diliyle ünlü Hızır Çelebi’yi tayin etmişti. O zaman kadılar yalnızca haklıyla haksızı birbirinden ayırıp adalet dağıtmakla kalmıyor, şehrin yönetiminde de görev üstleniyorlardı. Yani Nasrettin Hocamızın torunu Hızır Çelebi, İstanbul’un ilk belediye başkanıydı aynı zamanda.
İşte bu Hızır Çelebi, görevini büyük bir başarıyla tamamlayınca, Fatih Sultan Mehmet’in kendisine hediye ettiği, deniz kıyısında, güzel bir bölgeye, ailesiyle birlikte yerleşti. Ve kısa sürede burada bir köy oluşmaya başladı.
Bir köy düşünün, İstanbul’un ilk kadısı ve ailesi orada oturur. Siz olsanız o köye ne ad verirdiniz?
“Kadı Köyü” mü? Çok haklısınız, çok. İşte o zaman tüm İstanbullular da tıpkı sizin gibi düşünmüş ve Hızır Çelebi’nin köyünden “Kadı Köyü” olarak söz etmeye başlamış.
İşte bugün “Kadıköy” dediğimizde, bilsek de bilmesek de, farkında olsak da olmasak da, Kadı Hızır Çelebi’yi ve onun, tatlı dilli dedesi Nasrettin Hoca’yı anıyoruz.
Şimdi sizler soracaksınız, “e ne olmuş peki hikâyenin sonu?” Hoca Nasrettin, yollara düşüp geldiği Kadıköy’de torunlarını bulabilmiş mi?
Bulmaz mı? Hem bir değil, bin değil, on binlerce torununu bulmuş Hoca Nasrettin, burada, bu güzel Kadıköy’de.
Hiç öyle, nüfus kayıtları, tarihi belgeler arasında kaybolmaya gerek yok.
Her kim ki, dünyaya ve hayata mizahın penceresinden bakar…
Her kim ki bu tatlı hayatı, gülerek güldürerek daha bir tatlandırır…
Her kim ki sivri diliyle haksızlığı, tatlı diliyle mantıksızlığı yer ile yeksan eyler…
Her kim ki, kendisiyle de dalga geçmesini bilir.
İşte o, Nasrettin Hoca’nın öz be öz torunudur…