Destroyer, Times Square

Paylaşmak güzeldir

Destroyer, Times Square

Kanadalı Rock grubu Destroyer – Times Square. Grup 1990’ların ortasında şarkıcı ve besteci Dan Bejar tarafından kuruldu. İyi seyirler.

 

Kısa kısa

Heinrich Wölfflin (1864-1945)

 

Yirminci yüzyılın dönümünde en güçlü ve en etkili sanat tarihçilerinden birinin, kendi kuramsal temeline asla tam olarak karar vermemiş birisi olması epey ilginçtir. Yine de, doğrudan doğruya resim, heykel ve mimariye dair gözlemlere dayalı olduğu açıkça belli olan yazıları, sanat tarihinde bazı ilkelerin veya yasaların varlığını ileri sürer. Bu ilkelerin nereden kaynaklandığı veya nasıl işlediği asla büsbütün açıklanmaz yine de.

En ünlü kitabı Principles of Art History [Sanat Tarihinin İlkeleri] nesiller boyu sanat tarihi öğrencilerine Rönesans sanatına ve barok sanata iki farklı şekilde –çizgisel ve resimsel olarak– bakmayı öğretmiştir. Kategorileri zekice ortaya koyar, ama asla gerçekten açıklamaz. Wölfflin’in yaklaşımı ampirik gözleme dayanıyor gibi göründüğünden, Amerikalı akademisyenlerin felsefi ve sosyolojik olmayan eğilimlerine hitap eder.

Eğitim Hayatı

İsviçre’de doğan ve akademisyen bir aileden gelen Heinrich WöIfflin tarih, edebiyat, felsefe ve sanat eğitimi aldı. Yüksek lisans tezini mimarlık psikolojisi üzerine yazdı ve doktorasını Basel Üniversitesi’nde yirmi dört yaşında tamamladı. Basel’de, Rönesans üzerine çalışan ünlü kültür tarihçisi Jakob Burckhardt’ın Wölfflin üzerinde belirgin bir etkisi olmuştur. Wölfflin anne babasına hocası hakkında şöyle yazmıştır: “Nasıl da engin bir dehaya, felsefeye ve köklü bir tecrübeye sahip! Muhteşem!” Doktorasını tamamladıktan sonra, ilk önemli kitabı Renaissance and Baroque’u yazmıştır; bu onun Habilitationschrift’i, yani bir öğrencinin akademik kariyerini sürdürmeye yeterli olduğunu belirten tezidir.

 

Basel, Berlin, Münih ve Zürih’te hoca olarak ünlenen Wölfflin, emekli olduktan sonra birçok ödül almıştır. Wölfflin’in ders anlatma tarzı efsaneviydi ve Batı dünyasının tümünde sanat tarihi eğitimi üzerindeki etkisi son derece büyüktü. Fotoğraf alanındaki hızlı ilerlemenin birçok kişiye sanat yapıtlarının reprodüksiyonunu görme fırsatı vereceğini sezdi.

Artık hocanın elinde öğrencilerine gösterebileceği fotoğraflar olduğundan, sanat tarihini güçlü görsel şekillerde anlatmak çok daha kolay olacaktı. Öğrenciler sadece ünlü resimlerin, heykellerin ve binaların nasıl göründüğüne dair fikir edinmekle kalmayacak, aynı zamanda sanat yapıtlarını yan yana koyup karşılaştırabileceklerdi de.

Böylelikle, Wölfflin “büyülü feneri” (yani, ilk slayt projektörünü) kullandı; bu, karanlık bir odada görüntüleri yansıtmak için yaklaşık 10 santimetre karelik büyük cam levhalar kullanan bir cihazdı. Wölfflin’in bunu sanatla nasıl ilişkilendirebileceği konusunda keşfettiği şeyse, filologların metinleri analiz etmek için kullandığı karşılaştırmalı yöntemi, sanat yapıtları arasında o güne dek gözden kaçmış veya incelenmemiş benzerlikleri ve farklılıkları göstermek için kullanabileceğiydi.

Bu, babasından öğrenmiş olduğu bir yöntem olabilir. İmgeleri karşılaştırmanın amacı yapıtlardaki örüntüleri ve yapıtlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları keşfetmektir –bu dünyanın her yerinde hâlâ sınıflarda kullanılan bir uygulamadır. Saptanan karakteristiklere bakarak, bireysel olarak sanatçılar, ulusal üsluplar ve dönemsel üsluplar hakkında genellemeler yapmak mümkündür.

Paylaşmak güzeldir

Leave a Comment