Teknik bir yere kadar… yeter ki içinde duygu olsun –John Coltrane
Coltrane bu lafı ettiğinde hiç şüphesiz ki tekniği çoktan aşmıştı. Saf bir duygu peşindeydi. Kim bilir belki de büyük cazcıların bir noktadan sonra kendilerini hep bluescu sayması bundandır.
John Coltrane
1926 yılında doğdu. 1967 yılında öldü. ABD’li caz saksafoncusu ve bestecisi 1960’larda ve 1970’lerde Caz müziği üzerinde çok etkisi oldu. Hatta Charlie Parker’ın 1940’lar ve 1950’lerdeki etkisi kadar büyük olmuştur.
Philadelphia’da yetişti. Eddie Vinson, Dizzy Gillespie, Earl Bostic ve Johnny Hodges ile birlikte çalıştı. 1955-60 arasında dönem dönem Miles Davis ile ortak kayıtlar yaptı. Ayrıca, 1957’de Thelonious Monk ile yaptığı kayıtlarla göz doldurdu.
O dönemde tenor saksafonda geniş bir alana yayılan zengin bir tını elde etmiştir. Güçlü sololarında notaların akışı, “Giant Steps” adlı unutulmaz parçasındaki ustaca yorumunda doruğuna ulaşır. Burada akor dizilerine olan düşkünlüğü hissedilir.
1960’ların başlarında geri planda sürekli aynı motifi tek ya da iki notalı bir eşlikle çalınan sololardan oluşan modal doğaçlamaya ağırlık verdi.
Bu tekniği kullanarak yaptığı plaklara tipik bir örnek “My Favaourite Things”dir.
1960-65 arasında davulcu Elivin Jones, piyanist McCoy Tyner ve basçı Jimmy Garrison ile oluşturduğu dörtlüsüyle büyük övgü topladı.
Bu dönemde Hint ve Afrika müziklerine ilgi duymaya başladı. Böylece soprano saksafona da ağırlık verdi. Yeni bir üslup geliştirdi. Bütün bu etkiler davulla girilen benzersiz bir etkileşim ve basla piyanonun basit ve sürekli eşliğiyle birleşti. Bu, dörtlüsünün 1960’ların en önemli caz topluluklarından biri olmasını sağladı.
Dörtlü 1965’ten sonra dağıldı. Ama yaşamının son iki yılını free caza ayırdı.
Bu dönemi en iyi yansıtan albümleri Ascension ve Medidation’dır.
Bilin Bakalım Bu Hangi Kitaptan?
Analiz gücünü, yaratıcılık ile karıştırmamak gerekir; zira analizcinin zorunlu olarak yaratıcı olması gerekse de, yaratıcı kişinin çoğunlukla analiz konusunda beceriksiz olması kayda değer bir noktadır. Yaratıcılığın genellikle kendisini açığa vurduğu ve frenolojistin[1] gelişmemiş bir yeti olduğu varsayımıyla ayrı bir organa atfettiği (ki bence, bu bir hatadır) inşa etme veya birleştirme gücüne, zekâları aptallık sınırında dolaşan kişilerde o kadar sık rastlanır ki ahlak yazarları bunu gözlemleme ihtiyacını hissetmiştir. Yaratıcılık ile analiz becerisi nitelik bakımından birbirine çok fazla benzese de, aslında aralarında hayal ile muhayyile[2] arasında olandan çok daha büyük bir fark vardır. Esasen yaratıcı kişilerin daima hayalperest olduğu, muhayyilesi güçlü kişilerinse analitik olmak dışında bir seçenekleri olmadığı sonucunu çıkarabiliriz.
[1] Frenoloji: Kafatası biçimini inceleyerek zihinsel yetileri ve kişilik özelliklerini saptamaya çalışan bilim dalı; frenolojist: bu bilim dalında çalışan bilim insanı.
[2] Hayal gücü; imgelem; zihinde imge ya da suretler oluşturma; zihinde canlandırma yetisi.